Hikaye Anlatıcılığı ve Reklam
Söylediklerinin hepsinde haklıydı Hegarty. Bir hikayeye sahip olmak çok önemli insanlar için. Eğer bir hikayeye sahip değillerse bir hikayeye ait olmak istiyorlar. İşte tam da bu noktada reklamcılar ve markalar devreye giriyor. Anahtarı bulduk çünkü. Neydi anahtar? Hikayesi olmayan insanlar bir hikayeye ait olmak istiyorlar. Peki şimdi ne yapmak gerekiyor? Usta reklamcılar işbirliği içerisinde oldukları markalara güzel bir hikaye yazsalar, insanlarda bu hikayeyi duysalar. Ne olacak? Elbette ki ait olmak isteyecekler. Peki günümüzde nasıl ait olunuyor?
Elbette marka sadakati ile.
Marka sadakati reel bir bakışla tam olarak şöyle bir şey; Sürekli kullandığınız bir marka var, fakat aynı ürünü üreten hatta elinizdekinden çok daha iyi ve faydalı özelliklere sahip ürün üreten firmalar da var. Üstelik çok daha hesaplı. Ama siz tüm bunları göz ardı ederek aynı markayı kullanmaya devam ediyorsunuz. Çünkü siz o markaya en güçlü duygulardan biri olan sadakat ile bağlısınız. Başka bir markaya yönelmek sizi kötü hissettirecek, ihanet etmiş gibi hissedeceksiniz işin doğrusu. Neden mi? Çünkü siz oraya aitsiniz. Ve bir yere aitseniz, ait olduğunuz yere karşı bir sorumluluğunuz var demektir.İşte insanların hikayelere olan bağlılığını bu şekilde özetleyebiliriz. Neden buraya gelip, hangi amaca doğru gitmeye çalışan insanoğlunu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmenin en güzel ve kolay yolu burada işte.
Çok uzun yıllar önce Marks&Spencer bu konudaki ilk vurucu hamleyi şirket içinden başlayarak yapmıştır. Nasıl mı? Tam olarak şöyle
– Hikaye Leed’de açılan ilk mağazaya yani 1800’lerin sonuna kadar uzanıyor. Bir gün şirketin kurucusu Simon Marks bazı ürünleri aramak üzere mağazanın bodrumuna iner. Merdivenin en alt basamağında iki satıcı kızla karşılaşır. Onlara ne yaptıklarını sorduğunda, öğle yemeği yemek üzere oldukları cevabını alır. Marks onlara bakarak, ‘’Hayır, olmaz’’ der. Sonra kızları yanına alıp birinci kattaki ofisine çıkarır ve ‘’Bundan sonra öğle yemeğinizi burada yiyeceksiniz’’ der. İşte bu yüzden, Marks&Spencer yüz yılı aşkın bir süredir çalışanlarına çok iyi yemekhane imkanları sunmaktadır.
İşte bu hikaye hala tüm Marks&Spencer çalışanları tarafından bilinir. Kocaman güzel bir hikaye, hikayenin verdiği mesaj ve ulaştığı zihinlerde yarattığı algı…Çalışanlarına önem gösteren, bizden bir marka. Hem çalışanına böyle davranan bir firma, iş ortağı olarak gördüğü müşterilerine nasıl davranır kim bilir !
Konu ne olursa olsun. Belki işiniz gereği bir ürün belki de girdiğiniz ortamlar dolayısıyla kendinizi tanıtmanız ve pazarlamada doğru bir yere konumlandırmanız gerekebilir.Hikaye anlatın.İnsanlar hikaye dinlemeyi ve etkilenmeyi severler. Her an motivasyon arayışındadırlar çünkü.Mesajların doğru şekilde yerleştirildiği, insanların samimiyetini ele geçirip onlardan biri olduğunuzu hissettirdiğiniz bütün hikayeler başarılı olacaktır, göreceksiniz.